Kalp, kanı atar damarlara pompalayarak besin maddeleri ve oksijeni bütün organlara sunar. Her organ gibi kalbin de beslenmesi gerekir. Kalbin beslenmesini sağlayan damarlara koroner damar (koroner arter) denmektedir. Koroner damarların en çok görülen ve en önemli hastalığı damar sertliği (ateroskleroz) dir; kalbi besleyen damarlarda darlıklar ve tıkanıklıklar oluşturmaktadır. Oluşan bu hastalığa koroner kalp hastalığı (kalp damar hastalığı /koroner arter hastalığı) denir. Kalp-damar hastalıkları dünyadaki ölüm sebeplerinin en başında gelmektedir. 
Risk faktörleri nelerdir?
Koroner arter hastalığı ile mücadele etmede en önemli adım, hastalıktan korunmadır. Hastalıktan korunmak için risk faktörleriyle (“*” ile işaretli değiştirilme ihtimali olanlar ile) mücadele edilmelidir.  Risk faktörleri:
1. Erkek cinsiyet
2. Yaş ( erkek≥55; kadın≥65)
3. Sigara*
4. Dislipidemi*
i. Total Kolesterol >190 mg/dl ve/veya
ii. LDL Kolesterol>115 mg/dl
iii. HDL Kol: erkek<40 mg/dl, kadın<46 mg/dl
iv. Trigliserid>150 mg/dl
5. AKŞ* :102-125 mg/dl
6. Anormal Glikoz Tolerans Testi*
7. Obesite (VKI>30)*
8. Abdominal obesite (Bel çevresi; Erkek≥102 cm; Kadın≥88 cm)*
9. Aile hikayesi (erkek<55 yaş; kadın<65 yaş) 
 
Belirtileri nelerdir?
Kalp (koroner) damarlarında olan darlıklara bağlı gelişen en önemli şikâyet göğüs ağrısıdır. Göğüs ağrısı, çoğunlukla efor ve emosyonel stres (üzüntü, öfke ...) ile ortaya çıkan, istirahat ile kaybolan, göğüs ön tarafında başlayarak, sol kola, boyuna ve çeneye yayılan, 10-15 dakika süren, sıkıştırıcı, baskı tarzında rahatsız edici bir duygudur. Kalp damarlarında ani oluşan tıkanıklara bağlı gelişen duruma kalp krizi denilmektedir. Kalp krizi durumunda şiddetli göğüs ağrısı yanında, baş dönmesi, bayılma, nefes darlığı, çarpıntı, halsizlik, bulantı-kusma ve ani ölüm olabilir.
 
Tanı nasıl konulur?
 
Koroner damar hastalığında asıl önemli olan, koroner damarlardaki darlıkların kalp krizine yol açmadan tedavi edilmesidir. Bu da hastalığın başlangıç aşamasında tespiti ile mümkün olur.   Bu amaç için kullanılan farklı yöntemler olmakla birlikte (efor testi, miyokart sintigrafisi vs), damar hastalığı olduğundan şüphe edilen hastalarda halen altın standart olarak kabul edilen en güzel tanı yöntemi; koroner anjiyografidir. Koroner anjiyografide, kalp damarları gözle görünür hale getirilip filmi çekilir.
 
Kalp krizi (kalp damar hastalığı) önlenebilir mi? Tedavisi nedir?
 
Kalp krizini önlemek %100 mümkün değilse de, riski önemli derecede azaltılabilir. Bunun için risk faktörleriyle mücadele edilmesi gerekir. Risk faktörlerinin bazıları değiştirilebilir iken bazıları değiştirilemez (yaş, cins, aile öyküsü gibi). Kalp damar hastalıkları, soğuk algınlığı, grip gibi geçici ve iyileştiği zaman arkasında iz bırakmayan hastalıklar değildir. Hastalık geliştiği zaman devamlı ilerlemeye ve problem çıkarmaya eğilimlidir. Bundan dolayı bu risk faktörleriyle mücadele, hastalığın ortaya çıkışını önlemesi, hastalık gelişenlerde ise hastalığın ilerleme hızının yavaşlatılması hatta durdurulmasını sağladığından dolayı son derece önemlidir.
 
Kalp damarlarının darlık ve tıkanıklarının tedavisinde genel olarak açmak için iki yöntem kullanılır. Bunlar balon yöntemi (balon anjioplasti/stent) ve ameliyattır (By-pass); tam tıkanıklıklarda, ki kalp krizi anlamına gelir, ağrının başlangıcından 90 dakika içerisinde açma işlemi yapılmalıdır. Aksi takdirde kalpte kalıcı hasarlar oluşacaktır.
 
Her iki tedavi yöntemine ek veya alternatif olarak ilaç tedavisi uygulanabilir. Tedavide kullanılan ilaçların bazıları ömür boyu, bazıları ise gerektiğinde kullanılır. 
Balon Anjiyoplasti İşlemi
 
Koroner Balon Anjiyoplasti, koroner anjiografi sonucunda  daralmış veya tıkalı damarı açmak için yapılan tedavi girişimidir. Balon dilatasyon (balonla genişletme) işlemi kardiyak katater laboratuarında, bu işlem için tasarlanmış özel kataterler kullanılarak yapılır. Anjioplasti işleminin ilk bölümü koroner ajiografiye benzer. Lokal anestezi altında, uyanıkken, damar içerisindeki darlık bölgesinde özel tasarlanmış balonun kontrollü olarak şişirilmesi ile darlıklar giderilir. Balon çıkarıldıktan sonra tıkalı bölgeden tekrar kan akımı sağlanmış olur. İşlem genellikle 1 saatten daha kısa sürer ve uzun süreli ilaç verilmesi gerekmeyen hasta genellikle ertesi gün taburcu edilir.
 
Koroner Stent
 
Balon tedavisinde karşılaşılan bazı zorlukları gidermek ve açılan damarda daha iyi bir kan akımı sağlamak için koroner stentler geliştirilmiş ve 90’lı yıllardan itibaren yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Koroner Stent (çelik tel kafes), koroner damarlarında balon tedavisi ile yeterli açıklık sağlanamayan ve/veya balon işlemi sonrasında damar içinde yırtılma meydana gelen hastalarda bu sorunları giderme amacıyla kullanılan bir yöntemdir. Stent, balon üzerine yerleştirilir ve damar içinde balon şişirildiği zaman, damar iç duvarına monte edilmiş olur. Daralmış bölgenin uzunluğuna göre bir veya daha fazla stent gerekebilir. Haftalar içinde bu stentlerin üzeri endotel tabakası ile kapanır ve stent damar duvarında yaşam boyu kalır. Yıllar içinde teknolojik olarak daha iyi kalitede stentlerin yapılması ile bu girişim by-pass ameliyatı gereksinimini bir miktar azaltmıştır. Balon ve stent uygulamasında başarı oranı %65-99 arasındadır. Altı aylık süreç içinde %20-30 olasılıkla tekrar daralma (restenoz) olabilmektedir. Yeni kullanıma giren ilaç kaplı stentlerde bu ihtimal %8-15’in aralığına inmiştir. Stent içinde daralma olması durumunda tekrar balon veya stent uygulanabilmektedir. Stent takma işlemi sonrası hasta Koroner Yoğun Bakım ünitesine alınabilir. Hastanede kalma süresi genelde 1 gündür, işlem yapıldıktan sonraki 6-12 saat boyunca işlem yapılan bacağın düz tutulması çok önemlidir.
 
Balon Anjiyoplasti, Koroner Stent İşlemlerinin Riski Nedir?
 
Her girişimsel işlemin belli oranda bir riski vardır. Balon anjiyoplasti ve stent işleminin komplikasyon (istenmeyen olay veya sonuç) riski düşüktür. Ani damar tıkanması (akut oklüzyon), işlem sırasında ve işlemden sonra ilk 24 saat içerisinde balon ile tedavi edilen bölgede tıkanma ile ortaya çıkar. Ancak anjiyoplasti sırasında stent takılmış ise bu risk daha düşüktür. Ancak stent takılan olgularda, giderek azalmakla birlikte bu risk 28. güne kadar devam etmektedir (Subakut oklüzyon). Bu riski en düşük seviyeye çekmek amacıyla stent takılan kişilerde (çıplak stent takılanlarda 1 ay, ilaç kaplı stent takılanlarda 6-12 ay), hekimin önereceği aspirin ve diğer kan sulandırıcı ilaçların kullanılması zorunludur 
 
Diğer komplikasyonların çoğu ani damar tıkanmasından kaynaklanır: Kalp krizi (%1-2), Ani ölüm (%1’den daha az), Acil by-pass cerrahisi gereği (%1’den az). 
Girişim yapılan bacak veya kolda, giriş yerinde kanama veya büyük şişlik ile birlikte morarma gelişebilir. Morluk olan giriş yerinde büyüyen, kalıcı bir şişlik (ceviz veya daha büyüklükte) gelişmiyorsa, morarma masum kabul edilir, sıklıkla zaman içerisinde (yaklaşık 1 ay) aşağılara doğru inerek kaybolur.
Kontrast meddeye bağlı, özellikle yaşlı ve diabetik hastalarda böbrek işlevlerinde bozukluk meydana gelebilir. Hekimin aldığı önlemlere ilaveten, hasta da özellikle 3 gün süreyle çok su içmelidir.