KOLESTEROL’ÜN AZI KARAR ÇOĞU ZARAR

 

Yüksek kolesterol; diyet, egzersiz ve gerektiğinde ilaç kullanımı ile kontrol altına alınabilecek bir sorundur. Uzun süre devam eden yüksek kolesterol düzeyleri ilerleyen zamanlarda kalp ve damar hastalıklarının riskini arttırmaktadır. Kaliteli bir yaşam sürmemiz için kolesterol ’ün belli bir seviyede tutulması çok önemlidir.

Yüksek kolesterole dikkat!

Kolesterol vücudumuzun bütün hücrelerinde bulunan yağ benzeri bir maddedir. Toplam kolesterolün yaklaşık %75'i   karaciğerde üretilirken , %25'ide et, süt ürünleri ve yumurta gibi hayvansal kaynaklı  besinlerden alınır. Kolesterol hücre zarının ve bazı hormonların yapımında kullanılır, ancak kanda fazla miktarda bulunması zararlıdır. Buna benzer bir örnek de şekerdir; vücudumuzun özellikle beynimizin tek enerji kaynağı olarak son derece faydalı bir madde iken, şeker hastalığı ile birlikte yükselen değerleri onu vücut için zararlı hale getirmektedir. Tıpkı şeker gibi kolesterol de normal düzeyleri ile son derece faydalı iken,  yüksek değerleri ile zararlı olmaktadır. Kan kolesterol düzeyinin yüksek olması damar sertliğine yol açarak  kalp damar hastalığı tehlikesini arttırır. Kişinin kolesterol düzeyi ne kadar yüksekse kalp hastası olma ihtimali de o kadar yüksektir 

Kolesterol düzeyi neden artar?

  • Hormonal rahatsızlıklar
  • Genetik bozukluklar
  • Yanlış beslenme

Kolesterolün iyisi kötüsü olur mu? Yüksek kolesterolün önemi?

Kolesterol karaciğerden hücrelere ve hücrelerden tekrar karaciğere kan yoluyla lipoprotein denen paketler halinde taşınırlar. Bu paketler iki cinstir;   kötü kolesterol olarak bilinen LDL-Kolesterol ve iyi kolesterol olarak bilinen HDL- Kolesterol.

LDL kolesterol kanda kolesterolü taşıyan başlıca pakettir. Kanda yüksek olduğu zaman damarların içyüzüne yapışıp buralarda plaklar oluşturur. Bu durum damar sertliği olarak bilinir. Zamanla bu plaklar büyür, üzerinde oluşan çatlaklarda oluşan pıhtılar damarları tıkar. Damar tıkanıklığı kalp damarlarında olmuşsa kalp krizine, beyin damarlarında olmuşsa felce neden olur.

Kandaki kolesterolün bir bölümü de HDL-Kolesterol adı verilen paketlerin içinde taşınır. Fakat bu taşıma iyi yönde, damarlardan KC'e doğru olup, damarlarda kolesterolün birikimini önler, damarların temizlenmesini sağlayarak damar sertliğinin gelişmesini önler. Yapılan araştırmalar HDL- Kolesterolü yüksek olan kişilerde kalp hastalığının daha az olduğunu göstermiştir. Türk Kardiyoloji Derneğinin yapmış olduğu araştırmalarda Türk toplumunda HDL-Kolesterol değerinin düşük olduğu gösterilmiştir.

Yapılan çalışmalarda kötü sıfatı ile uyumlu olarak LDL-K değerlerindeki her 10 mg/dl’lik artışın, kalp krizi riskini yaklaşık %20 oranında artırdırdığı saptanmıştır.  Buna karşılık iyi sıfatıyla uyumlu olarak, HDL-K değerlerindeki yükseklikle birlikte kalp krizi riskinde azalma olduğu, HDL-K'deki her 1 mg/dl’lik artışın kalp damar hastalığı gelişme riskini %2-3 oranında azaltığı gösterilmiştir. 

 

Kolesterolü (LDL-K) yükselten besinlere (zararlı yağlar) dikkat!

  • Tereyağı, eski tip sert bitkisel  margarinler, krema , kaymak 
  • Tam yağlı peynir, tam yağlı süt
  • Yağlı et, sakatat, tavuk derisi
  • Şarküteri ürünleri (sucuk sosis salam vs)
  • Hazır bisküvi, kekler ve kremalar
  • Zincir restaurantlarda hazır kızartmalar

Genel anlamda zararlı yağlar olarak bilinen doymuş yağları içeren hayvansal gıdalardan uzak durmalıyız. Bunların başında dana, koyun gibi kırmızı et, tereyağı, ve şarküteri ürünleri gelmektedir. Bitkisel margarinler hidrojenize edilmesi ile oluşan trans yağlar ise özellikle hazır bisküvi, kek veya kızartma gibi yiyecekler içerisinde bulunmaktadır ve damar sertliği gelişiminde en çok suçlanan yağ konumundadır.  

Kolesterol yüksekliği kriz geçirinceye kadar şikayet yapmaz!  


Kolesterol  yüksekliği sinsi seyreden bir hastalıktır.  Ççocukluk dönemlerinde başlar, hiç bir şikayete yol açmadan kalp krizi ya da inme gibi hayatı tehdit edici durumlara ilerleyebilir. Bu nedenle 20 yaşın üzerindeki kişiler kan kolesterol düzeylerini bilmeli ve bunun gerektirdiği yaşam tarzı değişikliklerini uygulamalı, 5 yılda bir tekrar kolesterol düzeylerini kontrol ettirmelidir. Özellikle anne, baba veya kardeşlerinde erken yaşta kalp hastalığı olduğu bilinen kişiler, şeker hastaları mutlaka kan kolesterollerini ölçtürmeli ve gereken önlemleri almalıdır.

 

Kalp Krizi (koroner arter hastalığı) risk faktörleri  ?

  • Yaş: 45 yaşın üzerindeki erkeklerde ve 55 yaşın üzerindeki kadınlarda kalp damar hastalığı daha sıktır.
  • Aile hikayesi: Anne, baba kardeş gibi birinci derecede yakınlarında kalp hastalığı olanlarda kalp hastalığı daha sıktır.
  • Sigara
  • Tansiyon yüksekliği (Kan basıncının 140/90 mm Hg’nın üzerinde olması)
  • Şeker hastalığı
  • Şişmanlık: Kilonun boya göre fazla olması, vücuttaki yağın daha çok karın bölgesinde toplanması kalp hastalığı tehlikesini arttırır. Bel çevresinin erkeklerde 102 cm’den, kadınlarda 88 cm’den fazla olması riski yükseltir.

     

Bu risk faktörleri bulunan kişilerde birlikte kanda kolesterol yüksekliği varsa kalp hastalığı riski katlanarak artar. Bu nedenle risk faktörleri olan veya koroner arter hastalığını (kalp krizi) geçirmiş olan hastalarda kolesterol  düzeylerini, tekrarlayan kriz veya yeni kriz gelişimini önlemek için  olabildiğince aşağılara çekmek gereklidir. 

Stres ve sigara kolesterolü artırır

Maalesef çağımızın hastalığı haline gelen stres, direkt olarak kolesterolü yükseltmez.  Fakat strese bağlı olarak gelişen, ruhi çöküntüye bağlı sedanter hareketsiz yaşama eğilim,  kalorili ve yağlı yiyeceklerin tüketilmesi ile gelişen aşırı kilo, sigara tüketiminin artması gibi  yaşantımızdaki olumsuz değişiklikler kolesterolü yükseltebilir.

Sigara hem kolesterolü yükselterek hem de plak yırtılmasını artırarak kalp hastalığı riskini artırır.

 Kolesterolü düşürmek için önce yaşam tarz değişikliği! 

Zararlı yağları içeren besinlerin azaltılması, sıvı yağların tercih edilmesi, aşırı kalorili yiyeceklerden kaçınılması, düzenli egzersiz yapılması, kilonun azaltılması, sigaranın terk edilmesi gibi hayatımızda yapacağımız olumlu değişiklikler özellikle HDL-K’ü yükseltirken, LDL-K değerlerinde %10 -15’lik bir azalma sağlayabiliriz. Bunların karşılığı ise kişiyi koroner kalp hastalığından uzaklaştırmak olacaktır.

Sağlıklı bireylerde yeterli diyete ve egzersize rağmen kan yağlarında hedeflenen değerlere çoğu zaman ulaşılamamaktadır. Bu durumda ilaç tedavisi ilaveten düşünülmelidir. Fakat,  kalp krizi geçirmiş veya koroner arter hastalığı yapılan anjiografi ile saptanmış hastalarda, şeker hastalığı olanlarda ise yaşam tarz değişikliği ile birlikte hemen ilaç başlanması daha uygun olacaktır.

Kolesterol’ün düşürülmesinde bazen yaşam tarzındaki değişiklikler veya diyet yetersiz kalmakta ve ilaç tedavisi kaçınılmaz olmaktadır. İlaçların faydaları olduğu gibi istenmeyen etkileri de vardır. Kolesterol ilaçlarından kaynaklanan karaciğer fonksiyonlarında bozulma, kas sistemimizde olumsuz etkilenme gibi ilacın kesilmesini gerektirecek yan etkiler görülebilmektedir. Memorial Kayseri Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Namık Kemal Eryol, kolesterol yüksekliği ve ilaç tedavisi hakkında bilgiler verdi.

Kolesterol düzeyine göre tedavi farklılık göstermektedir

Kolesterol ilacına başlama noktasında önce hastanın  kolesterol düzeylerini (LDL-K) belirlenmelidir. Sonra da koroner arter hastalığı risk faktörlerinin var olup olmadığı veya kalp krizi geçirip geçirmediği sorgulanmalıdır. Bu yıl itibariyle yayınlanan yeni Amerikan kılavuzu, hastaya yaklaşımı daha da kolaylaştırmış ve hastaları 4 guruba ayırmıştır.

1. Grup:  Kalp krizi geçirmiş olan, göğüs ağrısı (anjina) olan, kalp damarlarına stent/balon uygulanmış olan, felç geçirmiş olan, ayak damarlarında damar sertliğine bağlı darlıkları olan hastalar:

Bu grup hastalarda hastanın yaşı 75 altında ise önceki kılavuzdan farklı olarak LDL-K düzeyine bakılmaksızın ilaç başlanması önerilmektedir. Birlikte yaşam tarz değişikliğide önerilmektedir. Hasta 75 yaşın üzerinde ise ilaca başlama kararında hekime inisiyatif verilmekte, hasta tercihinin de dikkate alınması tavsiye edilmektedir.     

2. Grup:  Koroner arter hastalığı olmayan, yaşı 21 üzerinde olan , LDL-K düzeyi ≥ 190 mg/dl olan hastalar:

Bu grup hastalarda koroner arter hastalığı risk faktörlerinin (yaş, aile hikayesi, sigara, aşırı kilo, hipertansiyon) hastada olması ile oluşan risk artışının hesaplanmasına dahi gerek görülmeden ilaç başlanması önerilmektedir. Çünkü 190 ve üzeri kolesterol değerleri bir tane dahi risk faktörünün bulunması durumunda bile kalp krizi gelişme riskini önemli düzeyde artırmaktadır.  

3. Grup: Koroner arter hastalığı olmayan, fakat şeker hastalığı olan, LDL-K düzeyi 70 ila 189 arasında olan  hastalar:

Bu grupta yer alan  hastalar şayet 40 ila 75 yaş arasında ise ilaç başlanmalıdır. Bu yaşların dışında kalan hastalarda ise ilaç başlanmayabilir, sadece yaşam tarz değişikliği ile takip edilebilir.

4. Grup:   Koroner arter hastalığı ve  şeker hastalığı olmayan, LDL-K düzeyi 70 ila 189 arasında olan hastalar:

Bu grupta yer alan hastalar koroner arter hastalığı risk faktörleri açısından değerlendirilerek risk hesaplamaları yapılır. Sonuca göre ilaç başlamaya veya başlamamaya karar verilir.

Kolesterolü (LDL-K) düşürmek için hangi ilaçlar kullanılır?

Kolesterolü düşürmek için birkaç çeşit ilaç kullanılmaktadır. Bunlar içerisinde statin olarak adlandırılan ilaçlar, en çok kullanılan ve bugün için LDL-K’ü en çok düşürdüğü bilinen  ilaçlardır. Bu ilaçlar karaciğerde kolesterol yapımını azaltarak etki gösterirler. Kullanılan dozlar LDL-K’de %25-50 azalma, HDL-K’de %5-10 oranında yükselme sağlar. Kolesterolü düşürücü etkileri ile neticede koroner arter gelişme sıklığını azaltırlar. Bu faydalı sonuçta   kolesterol üzerinden olmayan etkilerinin de  (pleotropik etki) önemli düzeyde katkısı vardır.  

İlaç tedavisi ve yaşam tarz değişiklikleri ne süreyle yapılmalıdır?     

Hiç şüphesiz önerilen yaşam tarzındaki olumlu değişiklikler çocukluk yaşlarından başlanarak   hayat boyu sürmelidir. Kalp damar hastalığı veya felç geçirmiş veya çok sayıda risk faktörü olup hasta olma riski yüksek olanlarda, vakit geçirilmeden kolesterol ilaçları da başlanmalı ve yaşam boyu devam edilmelidir. Fakat bazen ilaca karşı istenmeyen etkiler gelişebilir. Bu durumda ilaçların dozu azaltılmalı veya tamamıyla kesilmelidir.  

Statin grubu ilaçlar karaciğer ve kasları olumsuz etkileyebilir!

Kolesterol ilaçları yüksek dozlarda kullanıldığında ya da farklı gruptan kolesterol ilaçlarının birlikte kullanımı durumunda kas sistemini olumsuz etkileyebilir. Bu zararlı etkilerin görülme riski oldukça azdır. Belirti olarak kaslarımızda ağrı, güçsüzlük meydana gelebilir. Bu şikayetlerle birlikte CK değerlerinde anlamlı yükseklik olması da bunu destekler. Şikayet yoksa kas enzimlerinin yıllık takibi yeterlidir.

Kolesterol düşürücü ilaçlar özellikle yüksek dozlarda kullanıldığında karaciğeri de olumsuz yönde etkileyebilir. Ancak bu yan etki oranı oldukça düşüktür. Genelde ALT/AST dediğimiz karaciğer fonksiyon testleriyle takibi yapılır. ALT ve AST’de normalin üst sınırının 3 katından fazla yükselmeler önemlidir. Bu durumda ilaç kesilmelidir.  Şikayet veya enzim yüksekliğinin olmadığı durumlarda 6 aylık veya yıllık  takipler yeterlidir.

İyi kolesterol (HDL-K) düşüklüğünde ne yapılması gerekmektedir?

HDL-K 'un Türk insanında erkeklerin %74’ünde, kadınların %53’ünde düşük olduğunu (HDL-K<40 mg/dl) görmekteyiz (yaklaşık 20 milyon insanda).  HDL-K'ün 40 mg/dl altındaki değerleri koroner arter hastalığı riskini artırırken, 60 mg/dl üzerine çıkması durumunda HDL-K, koroner arter hastalığını önleyen bir faktör olarak karşımıza çıkar. HDL-K düşüklüğü olan hastaların yapması gereken ilk şey, yaşam tarzında değişikliğidir. Uygun ve yeterli beslenmenin yanında egzersiz yapılması ve sigaranın bırakılması kolesterol değerlerinde olumlu değişikliklere yol açmaktadır. Kolesterol yüksekliğinin tedavisinde sık kullanılan ilaçlardan olan statinler, HDL-K değerlerinde sadece %5–10 mg/dl’lik artış sağlarken, sigaranın bırakılması HDL-K değerlerini %15-20 oranında yükseltmektedir. Niasinler bugün için HDL-K’ü en çok arttıran ilaçlar olup, HDL-K değerlerini %45 oranında yükseltebilmektedir.

Yaşam tarz değişikliği olmazsa olmaz!

İlaç hasta ve hastalık için vardır. Halihazırda koroner arter hastalığı yok iken sadece risk faktörleri var diye ilaç kullanmak ne derece doğrudur? Bizler kanıta dayalı mesleğimizi icra ettiğimiz için bu konuda yapılmış çalışmaların verilerini dikkate almak zorundayız. Konuyla ilgili çalışmalar belirli şartların oluşması durumunda, örneğin kolesterol düzeyinin ≥ 190 mg/dl olması durumunda kişi hasta olmadan da ilaca başlamalısın diyor. Bu nokta da ilaç endüstrisinin az da olsa bir yönlendirici etkisinin olduğunu düşünmekteyim. Fakat zan ile hareket edilemeyeceği için hasta olmadan da veriler ışığında bu kişilere ilaç başlanılması gerektiğini kabul etmek zorundayız. Yeni kılavuzun bizlere tanıdığı inisiyatif kullanabilme noktalarında ise örneğin grup 3'e giren, yaşı 40'ın altında veya  75'in üzerinde olan hastalarda ve  grup 4 hastalarında ben öncelikle yaşam tarzında değişiklik önermekten yanayım.   3-6 aylık takipler neticesinde istenilen kolesterol düzeyleri elde edilemez ise, o noktada ilaç ilavesi düşünülmelidir.   

Yaşam tarzında değişiklik nasıl olmalı?

1. Diyet: Öncelikle koruyucu diyet diye ifade edebileceğimiz, yemeyle ilgili kötü alışkanlıklarımızı terk etmeliyiz.

Diyetle ilgili öneri genel ifadeyle zararlı yağları ve kolesterol içeren yiyecekleri az tüketmek, buna karşılık faydalı yağları ve kolesterol içermeyen yiyecekleri daha fazla tüketmek.

Zararlı yağ (doymuş ve trans yağ)içeren yiyeceklerden bahsetmiştik .

Faydalı yağlara (tekli veya çoklu doymamış sıvı yağlar) gelince bunlar zeytin yağı, fındık yağı, ayçiçek ve soya yağıdır. Omega 6 içeren fındık, badem ve omega 3 içeren yağlı balıklar, ceviz ve keten tohumu da faydalı yağları içeren yiyecek gurubuna girer. Diyetle ilgili ayrıntıya girecek olursak şu pratik tavsiyelerde bulunulabilir.

  • Tavuk, hindi ve balık eti koyun ve sığır etine tercih edilmeli. Kızartma yerine ızgara, haşlama, buğulama gibi pişirme şekilleri kullanılmalıdır. Et üzerindeki yağlar   pişirilmeden önce ayrılmalıdır. Sosis, salam, sucuk gibi işlenmiş et ürünleri az tüketilmelidir. Balık eti kalp sağlığı açısından en yararlı ettir. Haftada 2 kez tüketilmelidir. Fakat, karides ve kabuklu deniz hayvanları kolesterolden zengindir.
  • Tahıl, sebze ve meyve tüketimi aşırı kalori almayacak boyutlarda arttırılmalıdır. Bu besinler yağdan fakir vitamin ve posadan zengindirler ve kolesterol içermezler. Eriyebilen posanın kolesterolü düşürdüğü çeşitli araştırmalarda gösterilmiştir. Yulaf, çavdar, fasulye, bezelye, turunçgiller, ayva, çilek eriyebilen posadan zengindir.
  • Tam yağlı sütten hazırlanmış süt ürünleri yerine az yağlı veya yağsız sütten hazırlananlar tercih edilmelidir. Pasta, krema, dondurma çoğunlukla doymuş yağlar ve yumurta sarısı içerdiğinden az tüketilmelidir.
  • Haftada 3 veya 4 den fazla yumurta yenmemelidir. Yumurta sarısı kolesterolden zengindir. Yumurta beyazı protein içerdiğinden daha çok tüketilebilir.
     

2. Zayıflamak: Kilo fazlalığı kolesterolü yükselten bir faktördür.
Kilosu fazla olan kişiler kalori alımını azaltarak, hareketliliğini arttırarak kilo vermelidirler.

3. Sigara içmemek: Sigara, kolesterolün damar duvarında birikmesine ve yağ plaklarının çatlayarak damarı tıkamasına neden olduğu, kandaki iyi kolesterol düzeyinin düşmesine neden olduğu  bilinmektedir.  Dolayısıyla hiç içilmemeli, içiliyorsa da bırakılmalıdır. 

4. Fiziksel aktivite: Fizik aktivitenin arttırılması da kötü kolesterolün düşmesine, iyi kolesterolün yükselmesine yol açar. Yeni yayınlanan Amerikan kılavuzunda bu konuda yapılan tavsiyede, haftada 3-4 gün en az 40 dakika sürecek orta-şiddetli yoğunlukta fiziksel aktivitenin  (tempolu yürüyüş gibi) kalp hastalığı riskini azaltacağı söylenmektedir.      

Popüler olan diyetler kolesterolden çok zayıflamaya yönelik olan diyetlerdir

Günümüzde önerilen diyetler ne kadar çok zayıflatıyorsa o kadar çok tercih ediliyorlar.  Bu ise maalesef bazı yanlışların yapılmasına yol açıyor. Örneğin sadece protein tüketmek, karbonhidrat almamak gibi. Evet bu tür diyetler kısa vadede kilo kaybına yol açıyor ama uzun vadede çok fazla zararları olacağına inanmaktayım.  Uzun süreyle aşırı protein tüketmenin damar sertliğine yol açmasının yanında şeker hastalığı gelişmesini artırdığı yine bazı kanser türlerine neden olduğu ile ilgili bilimsel veriler mevcuttur. Ben bir kardiyolog olarak, az kalori alarak ve çok fazla harcayarak yani fiziksel aktivitemizi artırarak zayıflamaktan yanayım ve hiç bir yiyeceğin gereksiz yaratılmadığını düşünmekteyim. Doğrunun bu olduğuna inanıyorum. Çünkü güncel bilimsel verilerde, kadim tıp da bunu söylüyor. Öyleyse yaklaşımız ne olmalı? Yiyecek tercihi yaparken, bana zararlı olabilecek yiyecekleri mümkün olduğunca azaltmalıyım, faydalı yiyecekleri ise daha çok tüketmeliyim, ama kilo almayacak şekilde. Örneğin elma yararı tartışılmayacak bir meyvedir. Fakat bir tanesi ile 60 kalori aldığımızı düşünürsek çok yememiz durumunda sadece elmadan 500- 600 kalori alırız ki, bu durumda faydalı yememize rağmen zayıflama hedefimizden uzaklaşmış oluruz.

Yaşın erkek ve bayanlarda kolesterol üzerine etkisi!

Erkeklerde yaş ile ilgili kolesterol düzeylerinde bariz bir değişiklik meydana gelmez.  Fakat kadınlarda durum böyle değildir. Menopoz öncesi döneme kadar östrojen hormonu, kadınlarda kolesterol değerlerinin normal düzeylerde kalmasına yardım eder. Menopozdan sonra ise işler tam tersine döner. Menopoz sonrası kadınlar diyetlerine dikkat etseler, düzenli egzersiz yapsalar dahi kolesterol değerlerinde istenilen değerleri sağlamakta zorlanırlar. 

Kolesterolün çok düşürülmesi zararlı olabilir mi?

Kolesterol, normal değerlerinde vücut için gerekli bir maddedir.  Dolayısıyla bu sorunun akla gelmesi çok doğaldır.  Kardiyoloji sahasında hedef kolesterol değerlerinin (<70 mg/dl) yüksek doz statin ile sağlandığı kolesterol çalışmalarında düşük kolesterol düzeylerinin olumsuz bir etkisi ortaya çıkmamıştır. Fakat çok daha fazla düşürülmesi durumunda zararlı olabilir mi? Evet mantıken olabilir. Fakat bu hipotezi kanıtlayacak randomize prospektif geniş ölçekli çalışmaların henüz mevcut olmadığını görmekteyiz. Küçük kesitsel, gözleme dayalı bazı yayınlarda üreme fonksiyonlarının olumsuz etkilendiği, Alzheimer hastalığı ve demans ile ilişkisinin olduğu, bazı kanser türlerinde daha çok gözlendiği gibi veriler rapor edilmiştir. Fakat aynı nitelikte aksini söyleyen çalışmalarda mevcuttur.  Netice olarak bir akademisyen olarak bu konuda net bir şeyler söyleyecek durumda değiliz.    

Kolesterol hakkında doğru bilinen yanlışlar!

  • Kepek kolesterol diyetlerinin vazgeçilmezlerindendir!

            Kepek diyetlerde çok tavsiye edilen bir yiyecektir. Fakat  erimeyen posa içermesi         nedeniyle kolesterol üzerine çok fazla etkisi yoktur.

  • Antioksidan vitaminler okside LDL-K (kötü kolesterol) üzerine etkiyerek kalp hastalığını önler!

Daha önceleri oldukça popüler olan antioksidan vitaminlerin bugün için kalp hastalıklarınıönlemede bir etkisi olmadığı bilinmektedir. Hatta yüksek dozlarda kullanılan E vitaminini ve beta karotenin olumsuz etkilerinden bahsedilmektedir. 

  • Yumurta, zinhar yenmemelidir!

Bir yumurtanın içerdiği kolesterol miktarı 213 miligramdır. Günlük önerilen kolesterol miktarı ise 300 miligramdır. Bu bilgi ışığında mantıken özellikle KAH geçirmiş hastalarda kullanılmaması gerektiği net olarak tavsiye edilebilir. Konuyla ilgili birçok çalışma mevcuttur. Fakat bunlar konuya özgün yani direk yumurta ile koroner arter ilişkisini inceleyen, randomize, prospektif, geniş ölçekli çalışmalar değildir. Dolayısylaistatistiksel olarak sonuçlarına itibar edilemez.Fakat netice olarak elde edilen veriler ışığında yumurtanın özellikle diabetik olanlarda koroner arter hastalığı riskini artırdığı, fakat sağlıklı bireylerde bu olumsuz etkisinin olmadığını söylemek durumundayız.